Yazar | Mesaj #922 2015-12-18 08:05 GMT |
|
İslamiyet öncesi sözlü Türk edebiyatının en mühim mahsulü Türk destanıdır. İslâmiyet öncesi Türk destanı, birbirini takip eden altı bölüme ayÂrılır.
Yaratılış bölümü 19. yüzyılda Radloff taÂrafından Altay Türklerinden derlenmiÅŸtir. Altay Türkleri eski Türk dinine mensup oldukları için destan, çok geç bir târihte tespit edilmesine raÄŸmen Türklerin yaratılış hakkındaki en eski inançlarını yansıtmaktadır. Ancak destanın uzun asırlar boÂyunca çeÅŸitli tesirler altında önemli deÄŸiÅŸiklikler gösterebileceÄŸini de hatırdan uzak tutmamak lâzımdır. Saka bölümü, Al Er Tonga ve Åžu destanları olmak üzere ikiye ayrılır. Al Er Tonga M. Ö. 7. yüzyılda yaÅŸamış olan ünlü Saka hükümdarıdır. Bu hükümdar, bütün Orta Asya'yı hâkimiyeti altında bulundurduÄŸu gibi Kafkasları kuzeyden güneye aÅŸarak Anadolu, SuÂriye ve Mısır'ı da fethetmiÅŸtir. Hayatı fetihlerle ve bilhasla İranlı Medlerle mücâdele halinde geçmiÅŸ, M. Ö. 626,625 veya 624'lerde Med hükümdarı Key- hüsrev tarafından bir ziyafete çaÄŸrılarak hile ile ölÂdürülmüştür. Bu hâdisenin hâtırası hem Türkler, hem İranlılar arasında yüzyıllarca yaÅŸamıştır. Alp Er Tonga; Asur kaynaklarında Maduva, Herodot'ta Madyez, İran ve İslâm kaynaklarınla Efrâsiyab olarak geçer. Onun hayatı ve savaÅŸları, müsÂlümanlıktan çok önce Türkler tarafından büyük bir ihtimalle destanlaÅŸtırılmıştır. KaÅŸgarlı Mahmud'un Dîvânü Lûgati't-Türk'ündeki Alp Er Tonga saÂgusunun bu destana ait bir parça olması kuvvetle muhtemeldir. Câmiü't-Tevârih'teki OÄŸuz KaÄŸan destanmı Türkçe'ye çeviren Zeki Velidi Togan'a göre, OÄŸuz KaÄŸan destanının ilk tabakasını Alp Er Tonga'nm hayatı ve savaÅŸları teÅŸkil eder. HaÂkikaten, destandaki OÄŸuz KaÄŸan da, Alp Er Tonga da Kafkasları kuzeyden güneye aÅŸarak Ön Asya'da fetihler yaparlar. OÄŸuz KaÄŸan destanının ikinci taÂbakasını teÅŸkil eden Hun hükümdarı Mete ise, KafÂkasları aşıp Ön Asya'da fetihler yapmamıştır. O halde OÄŸuz KaÄŸan Destanı'nda, Alp Er Tonga destanı'ndan izler bulunmaktadır. 11. yüzyılın iki büyük Türk yazan, Yusuf Has Hâcib ve KaÅŸgarlı Mahmud, Alp Er Tonga'dan bahÂsederler. Onlara göre İran kaynaklarında Efrâsiyab olarak geçen kahramanın adının Türkçe'si veya lâkabı Tonga Alp Er'dir. Aynı kahraman, Cü- veynî'de, Buku Han, Åžahâbeddin Mercânî'de Buka Han bin PiÅŸing olarak geçer. Mes'ûdî'ye göre Kök- türk hakanları, Cüvenyî'ye göre Karahanlı ve BuÂdist Uygur hükümdarları, Åžecere-i Terâkime'ye göre Selçuklu sultanları kendilerini Efrâsiyab nesÂlinden kabul ederlerdi. ÇeÅŸitli kaynaklarda hakkında pek çok bilgi buÂlunan Alp Er Tonga'nm hayatı etrafında teÅŸekkül etmiÅŸ destan bugüne intikal etmemiÅŸtir. Ancak Dîvânü Lûgati't-Türk'teki sagu, bu destanın şüpÂhesiz bazı deÄŸiÅŸikliklerle 11. asra intikâl etmiÅŸ küçük bir parçası olabilir. Atsız'a göre; İranlıların meÅŸhur destanı Åžehname 'deki Efrâsiyab'la ilgili böÂlümlerde Fîrdevsi, Türkler arasında sözlü olarak yaÅŸayan Alp Er Tonga destanından da fayÂdalanmıştır. Åžu destanı, M.Ö.330-327 yıllarındaki hâdiselere aittir. Bu târihlerde Makedonyalı İskender, İran'ı ve Türkistan'ı istilâ etmiÅŸti. O sırada Türklerin başında Åžu adlı bir hükümdar bulunuyordu. Destan, TürkÂlerin İskender'le çarpışmalarını ve doÄŸuya çeÂkilmelerini anlatır. Bu arada doÄŸuya çekilmeyen ve batı Türkistan'da kalan 22 ailenin, OÄŸuz boylarını teÅŸkil ettiklerini destandan öğreniriz. Bu parçayı KaÅŸgarlı Mahmud, OÄŸuzlara niçin Türkmen denÂdiÄŸini anlatmak üzere "Türkmen" maddesinde Arapça olarak kaydetmiÅŸtir. Ancak Kâşkarlı Mah- mud'da İskender, "Zülkarneyn" adıyla geçÂmektedir. OÄŸuz KaÄŸan destanı, Alp Er Tonga'dan da izler taşımakla beraber, daha çok M. Ö. 209-174 târihleri arasında hükümdarlık yapmış bulunan Büyük Hun Yabgusu Motun'un (Mete) hayatı etÂrafında teÅŸekkül etmiÅŸ bir destandır. Maalesef bu bölüm de eski ÅŸekliyle ve bir bütün olarak bugüne intikâl etmemiÅŸtir. Bazı küçük ve muahhar parçalar bir tarafa bırakılırsa, bugün elimizde OÄŸuz KaÄŸan destanı'na ait üç rivayet bulunmaktadır. 13. yüzÂyıldan sonra (en geç 16. yüzyılda) Uygur harfÂleriyle, fakat İslâm muhiti dışında tesbit edilmiÅŸ buÂlunan rivayet Türklerin müslümanlığından önceki ÅŸekli temsil etmektedir. Fakat bu rivayet çok kıÂsadır. 14. yüzyılın başında Reşîdeddîn'in Câmiü't- Tevârih adlı eserinde yer alan Farsça OÄŸuz KaÄŸan destanı oldukça uzundur. Bu Farsça ÅŸeklin, 13. yüzÂyılda OÄŸuzlar arasında yaÅŸayan destanın tercümesi olduÄŸu muhakkaktır. Hattâ belki de Reşîdeddîn, Türkçe olarak yazıya geçirilmiÅŸ bir OÄŸuz KaÄŸan Destanı'm kullanmıştı. Reşîdeddîn rivayeti İslâmiyet'ten sonraki ÅŸekli temsil eder. Uygur harfli ÅŸekle göre oldukça uzundur, fakat destanın aslına daha uzaktır. Üçüncü rivayet, 17. yüzyılda Ebü'1-Gazî BaÂhadır Han tarafından tespit edilmiÅŸtir. DiÄŸerlerine göre çok daha muahhar olan bu parçada, hem Reşîdeddîn rivayetinden, hem de 17. yüzyılda Türkmenler arasında yaÅŸayan sözlü rivayetlerden faydalanılmıştır. 15. veya 16. asırda tesbit edilmiÅŸ bulunan Dede Korkut hikâyeleri de aslında OÄŸuz KaÄŸan desÂtanının parçalarıdır. BaÅŸlangıçta OÄŸuz KaÄŸan'm ÅŸahsı etrafında teÅŸekkül eden destan, sonradan diÄŸer ÅŸahıslar etrafında geniÅŸletilmiÅŸtir. Siyenpi destanı, 2. yüzyılda yaÅŸamış olan Si- yenpi hükümdarı Tan-ÅŸe-hoay Yabgu'nun hârikalı bir ÅŸekilde doÄŸuÅŸunu ve kahramanlığını anlatır. Türk destanının bu bölümü, Çin kaynakları taÂrafından çok kısa olarak tesbit edilmiÅŸtir. Bu desÂtanın biraz deÄŸiÅŸmiÅŸ ve geniÅŸlemiÅŸ bir ÅŸekli, Rad- loff'ça Altay Türklerinden derlenmiÅŸtir. Köktürk destanı: Köktürkler'in türeyiÅŸi ve çoÂÄŸalmalarıyla ilgilidir. Çin kaynaklarında yer alan rivayetler "Bozkurt destanı", Reşîdeddîn ve Ebü'l- Gazî Bahadır Hân'daki rivayet ise "Ergenekon desÂtanı" olarak bilinir. Ayrı adlarla bilinen bu desÂtanlar- aslında aynı destanın birbirlerinden çok farklılaÅŸmış ÅŸekilleridir. Uygur destanı, türeyiÅŸ ve göç olmak üzere iki parçadan ibarettir. Çin kaynakları tarafından tesbit edilmiÅŸ bulunan türeyiÅŸ parçası, Uygurların erkek bir kurttan türemelerini anlatır. Uygurların Ötüken bölgesinden Tarım havzasına göç etmeleri etÂrafında oluÅŸan ikinci parça ise hem Çin kayÂnaklarında, hem de İran kaynaklarında yer almakta ve iki rivayet birbirini tamamlamaktadır. Yukarıda kısaca anlattığımız ve diÄŸer sayÂfalarda metinleri yer alan İslâmiyet öncesi Türk destanının bu parçalan, isimlerine bakılarak sadece belirli Türk boylarını ilgilendiren destanlar olarak düşünülmemelidir. 19. yüzyılda Altay Türk- leri'nden derlenen yaratılış bölümü, ne kadar deÂÄŸiÅŸikliÄŸe uÄŸramış olursa olsun ve ne kadar dar bir sahaya sıkışırsa sıkışsın bütün Türklerin kozÂmogonisini yansıtmakta, ilk Türklerin yaratılış hakÂkında düşüncelerinin izlerini taşımaktadır. Åžehnâme'den özetlenen Alp Er Tonga destanı, uzun asırlar süren İran-Turan mücadelelerinin izlerini taşır; Turan ise bütün Türk dünyasını ifade eder. Turan kahramanı Alp Er Tonga, bütün Türklerin ortak eserleri olan Kutad gu Bilig ve Dîvânü Lûgati't-Türk'te bir Türk beyi olarak geçer. Åžu destanına gelince, o da OÄŸuz, Halaç ve Uygur’ları kucaklamaktadır. OÄŸuz KaÄŸan destanı da sadece OÄŸuzların desÂtanı deÄŸildir. Destandaki en önemli noktalardan biri OÄŸuz KaÄŸan'm beylerine Kıpçak, Karluk- Halaç ve Kanglı adlarım vermesidir. Bu nokta, OÄŸuz KaÄŸan'm bütün Türk boylarının atası olduÄŸunu açıkça gösteriyor. Destan kahramanı, OÄŸuz KaÄŸan adını taşımakla beraber OÄŸuz KaÄŸan'm "men Uygurnmg kaÄŸanı bola men (ben Uygurların kaÂÄŸanıyım)" demesi de dikkat çekicidir, İslamiyet’ten sonraki asırlarda OÄŸuz KaÄŸan destanı daha çok OÄŸuzlarda, özellikle Türkmenlerde yaÅŸamış ve 17. yüzyılda Ebülgazi Bahadır Han tarafından Türk- menler'den tesbit edilmiÅŸtir. OÄŸuz KaÄŸan desÂtanının parçaları olan Dede Korkut Hikayeleri de yine daha çok Türkmenistan, Azerbaycan ve TürÂkiye'de yayılmıştır. Ancak Korkut Ata hakkındaki rivayetlerin bugün OÄŸuzlar'da deÄŸil, Kazak Türk- leri arasında yaÅŸadığını ve hatta Kazak Türkleri'nin Korkut Ata'nm icad ettiÄŸi bir küyü (makamı) kıl kopuz ile çaldıklarını unutmamak lâzımdır. Dede Korkut hikâyelerinden Bamsı Beyrek'in de Özbek, Kazak ve Kırgız Türklerindeki Alpamış-Alpamıs- Alp Bamsı-Alp Manas destanlarıyla ilgisini, bu desÂtanlar üzerinde çalışmış olan araÅŸtırmaıcılar ortaya koymuÅŸlardır. Köktürklerin ve Uygurların kurttan türemesi de bütün Türkleri ilgilendiren ortak bir motiftir. Kurdun kutsallığı hakkındaki rivayetler bütün Türkler arasında yayılmıştır. 10. ve 11. asırdaki Arap ve Süryanî tarihleri, Bozkurt'un, Türklerin önünde bir yol gösterici olduÄŸunu yazarlar. Kök- türk ve Uygurların atası olan Bozkurt (Kökböri), OÄŸuz KaÄŸan destanında da bir kılavuz olarak göÂrünür. Nihayet Cengiz Han'dan sonra İlhanlılar çaÂğındaki tarihçiler tarafından tesbit edilen Er- genekon destanı da eski Çin kaynaklarındaki Köktürklere ait Bozkurt destanının yeni bir varÂyantıdır. 17. yüzyılda Ebülgazi Bahadır Han, Åžecere-i Türk adlı eserinde Ergenekon destanının Mo- ÄŸollara mal etmekle beraber MoÄŸol hanlarının OÄŸuz Han soyundan olduÄŸunu ifade eder. OÄŸuz Han soyundan İl Han'ın oÄŸlu Kıyan'ın toÂrunlarından Börteçene, MoÄŸolları Ergenekon'dan çıkarır. BilindiÄŸi gibi Börteçene de Bozkurt deÂmektir. Görüldüğü üzere İslâmiyet öncesi Türk desÂtanına ait parçalar bütün Türkleri ilgilendirmekte, hepsinin ortak destan köklerini oluÅŸturmaktadır. AraÅŸtırmalar ilerledikçe, İslâmiyet’ten sonra çeÅŸitli Türk boylarında görülen farklı destanların daha baÅŸka vak'a, tip ve motiflerinin de İslâmiyet öncesi Türk destan parçalarında bulunacağı şüphesizdir.  (ALINTI)
__________________
|